Türkçede TÜRKÇEDE EMMEK VE SÜT KARDEŞİ KAVRAMLARI GÖKTÜRKÇEDE ÇOKLUK EKLERİ Türkçede Kış İle İlgili Sözler 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ

Göktürk Yazıtları Sözcük Çözümlemeleri


Göktürkçe

Değerli arkadaşlar, söz verdiğimiz gibi Türkçenin bugüne nasıl ulaştığını metinler ışığında incelemeye başlıyoruz. İncelemeleri yapan yönetici olarak “çok bilgili biriyim” gibi bir savım yoktur. Bir dönem boyunca derste tuttuğum notlardan ve incelediğim kitaplardan yola çıkarak böyle bir çalışma başlatıyorum. Doğal olarak yanlışlarım, yanılgılarım olacaktır. “Hepimiz, öğretmen; hepimiz öğrenciyiz.” düşüncesini kılavuz belleyerek bilgileşelim. Eleştirilerinizi; uygun bir dille, yöneticinin istekliliğini kırmadan yaparsanız mutlu olurum. Yönetici adı vermeye gerek yok. Ancak yanlışlar bet adına değil yönetici adınadır. Yanlışlarda kendi adımı verip “Bu, benim yanlışımdır.” diyeceğime şüpheniz olmasın. Umarım, beğenirsiniz. Yine umarım, paylaşırsınız. Bilgiyi daha çok kişiye ulaştırmak hepimizin görevidir.Göktürkçe incelemesini, Kül Tigin Yazıtı'nın Güney Yüzü üzerinden yapacağız. Tümce tümce verip sonrasında her sözcüğü tek tek inceleyeceğiz.

İlk tümcemiz:

Özgün: "Teñri teg teñride bolmış Türk Bilge Ķaġan bu ödke olurtum. Sabımın tüketi eşidgil."

Günümüz: "Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamana oturdum. Sözümü tamamıyla işit."


TEÑRİ SÖZCÜĞÜ

Teñri: Bu sözcük bugün Tanrı/Tañrı olarak yaşamaktadır.

Görüş 1:
Teñ+ir-i
Teñ: gök, hava, tan
Teñir-/Tegir- : dönmek (Değirmen sözcüğü de bu eylem gövdesinden türemiştir.)
Teñri: Döndüren

Görüş 2:
Teñ-ir-i
Teñ- (denk getirmek, dengeye ulaştırmak)
Teñir-: dengeye getirmek
Teñiri: dengeye getiren




Teg: gibi anlamında bir ilgeçtir(edattır). Bugün "kadar" yerine kullandığımız “değin” sözcüğünün teg sözcüğünden türemiş olması güçlü bir olasılıktır.
Örnek tümce: Bugüne değin(kadar) çok acı çektik.
Bir de "-a dek" biçiminde yaşamaktadır:
Bugüne dek, hep senin için çalıştım.

Teñride: Buradaki teñri sözcüğü gök anlamındadır(Tenride=gökte). +de bulunma durum ekidir. Bugün de aynı biçimdedir.
Örneğin: Evde, okulda, arabada…
Bolmış: bol-mış

Bugün ol- diye kullandığımız eylem, Eski Türkçede bol- idi. (bol-> vol-> ol-)

-mış eki burada ortaç(sıfat fiil) görevi ile kullanılmıştır.

Kül Tigin Yazıtı'nın Güney yüzünün ilk tümcesinde şimdilik şu söz öbeği oluştu: "Teñri teg teñride bolmış Türk Bilge Kagan".

Türkiye Türkçesine şöyle aktarabiliriz: Tanrı gibi gökte olmuş (gökten gelen/kut inancı) Türk Bilge Kağan 

 


Öd: Zaman demektir. Türkçedeki –d>-y dönüşmesi gereği günümüzde Ağız’larda öy (=zaman, vakit, çağ) olarak yaşamaktadır. Bu değişime örnek verecek olursak; ayak (adak), adır- (ayır-)…

Öykü (ötkünç: bkz Divanü Lügat'it Türk), öykünmek gibi sözcükler bu kökten türemiştir.

Alp Er Tunga sagusunda şu dörtlük vardır:

Alp Er Tunga öldi mü
Issız ajun kaldı mu
Ödlek öcün aldı mu
Emdi yürek yırtılur!

Buradaki ödlek sözcüğü "felek, talih, baht" olarak çevrilir. Bu da gösterir ki ödlek sözcüğü zaman kavramının genişletilmişi olarak karşımıza çıkar.




Sab: Sab, söz demektir. (sab>saw>sav) Sav sözcüğü günümüzde "atasözü" anlamında kullanılmaktadır.

sab+(ı)m+(ı)n: +(ı)m iyelik ekidir. Bügün de aynı biçimdedir.
+(ı)n ise belirtme durum ekidir ancak bu ek zamanla yitmiştir ve günümüze ulaşamamıştır. Eski Türkçede üç tane belirtme durum eki vardır(Bunu birazdan ayrıntılı olarak işleyeceğiz.). Sabımın sözcüğü günümüz Türkçesine "sözümü" diye çevrilir.

Tüketi: Tamamıyla, bütünüyle, tümüyle anlamına gelen bir ilgeçtir.
tü-(kapamak, doldurmak) eyleminden türemiştir. Gelen -k ekiyle tü-k (tüm, tam, bütün) adı türemiştir. Sonra "tük+et-" eylemi türemiştir. Bugün de kullandığımız bir eylemdir. Bugün, tüket- eylemi “bir tümü azaltmak” anlamındadır. Tüket-i sözcüğündeki -i eki ulaçtır, demeli zarf fiil ekidir. Bu -i eki, bugün tek başına kullanılmıyor. Bugün kullanıldığı yerler, gel-i-yor eylemindeki gibidir. Genelde kip eki ile birlikteymiş gibi benimsenir.

Tükel, tüken-, tükenmez, tüketim, tüketici gibi sözcükler bu kökten türemiştir.
  

Eşidgil: eşid > işit. Buradaki –gil eki emri vurgulamak için kullanılmıştır. Bu ek bugün yaşamıyor.

Göktürk Yazıtlarından geçen olurtum sözcüğü, oturdum anlamına geliyor. Ancak biz kökenlemesini yapmakta güçlük çekiyoruz. Varsa bilen, buyursun.

Bugün Göktürk Yazıtları’ndan bir tümce işlemiş olduk. Şimdi bir bütün olarak tümcenin bize ne anlatmak istediği üzerine konuşalım.

Özgün biçimi: "Teñri teg teñride bolmış Türk Bilge Ķaġan bu ödke olurtum. Sabımın tüketi eşidgil."
Günümüz Türkçesiyle: "Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamana oturdum. Sözümü tamamıyla işit."

Tanrı gibi söz öbeği, Türklerde hakanların ili yönetme yetkisini Yaratıcı'dan aldığını kanıtlar niteliktedir. Yine gökte olmuş/gökten gelmiş söz öbeği de bunu göstermektedir. Toplum, hakanların Tanrı'ca gönderildiğini benimsediği için hakanlara büyük saygı duymuştur. Zamana oturmak, bir deyim olarak algılanabilir. Bakıldığında otur- eyleminin gerçek anlamda kullanılmadığını görürüz. Deyimlerin kalıplaşması için uzun yıllar gerekir. Ayrıca toplumun tümünce benimsenmesi gerekir. Öyleyse “zamana oturmak” deyimi bizi Göktürkçeden önce de sağlam bir yazın dili olduğu gerçeğine götürür. Çünkü bakıldığında anlatılmak istenen “o döneme hakim olmak, o dönemde sözü geçer biri olmak”tır. Sözümü bütünüyle işit, bir emir tümcesidir. Burada öğreticilik esas olduğu için topluma emir biçiminde seslenmiştir. 
Kül Tigin Yazıtı'nı çözümlemeyi sürdürelim.

Ulayu iniygünüm, oġlanım biriki oġuşum budunum biriye şadpıt yırıya tarķat buyruk begler Otuz Tatar […] Tokuz Oġuz begleri budunı bu sabımın edgüti eşid katıġdı tıñla.

Özellikle küçük kardeş, yeğenim, çocuklarım, bütün soyum, ulusum, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz Tatar[…], Dokuz Oğuz beyleri, ulusu! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle.
__________________________________________

İlk sözcüğümüz:

Ulayu: ul+a-(y)u
ul (temel, esas, ana)
ula-: eklemek, ulamak, bağlamak
-(y)u: ulaç (zarf fiili)
ulayu: ve, bilhassa, özellikle anlamında kullanılan bir bağlaç.

Bu sözcük ulayu/ulayı olarak günümüzde de yaşamaktadır. Günlük dilde kullanmasak da 1972 Tarama Sözlüğü’nde vardır. Buna ek olarak Güney Azerbaycan Türkçesinde de yaşamaktadır.

Türkiye Türkçesinde bu kökten türeyen birçok sözcük vardır: ulaşmak,
ulaşım,
ulama,
ulak,
ulaç (zarf fiil),
ulam(zümre, grup),
Ulaş(özel ad)
...
İniygünüm: ini+ (y)gÜn+ (ü)m

İni, erkek kardeş demektir.
+gUn: eki çoğul ekidir. (ET'deki çoğul eklerini birazdan vereceğiz.)
+m: 1. teklik kişi iyelik eki

İni sözcüğü Göktürk Yazıtları’nda “ini” biçimindeydi. Yine Divanü Lügat’it Türk’te de “ini” biçimindedir. Kaşgarlı Ata, şöyle tanımlamış: Yaşça küçük kardeş, kocanın küçük erkek kardeşi. Bu sözcük günümüze değin “ini” olarak yaşamıştır. Günlük dilde çok kullanmadığımız bu sözcük daha çok bulmacalarda görülmektedir.
     Oglanım: ogıl+an+(ı)m

Prof. Dr. Tuncer Gülensoy'a göre:
Yoğ- (yoğunlaşmak) –(u)l

Bernştam'a göre:
ok (boy)+kul (köle): Boyun kölesi

Kononov'a göre:
ög (ana) veya oğ (soy) kökünden geldiğini, sondaki -ul ekinin küçültme anlamı verdiğini belirtmiş.

+an : Çokluk eki
+m : Birinci teklik kişi iyelik eki


Biriki: Bir+ik-i

Bir: bir, bütün, tüm
Birik- : Bugün de kullandığımız bir sözcüktür.
-i : ulaç (zarf fiil) ekidir. –i zarf fiil eki bugün için ana işlevini yitimiş olup daha çok geldiği eylemi kalıplaştırma işlevindedir. Biriki sözcüğünde de bu durum vardır. Birik- eylemine gelen –i ulacı, bu eylemi kalıplaştırmış ve “bütün” anlamına gelen bir ad olmuştur.

Bugün bu kökten türeyen çok sözcüğümüz var:
birlik,
birikim,
birim,
birleşim,
birey,
...


Oguş: og- "oluşmak" -(u)ş


Bodun: bod (boy, kabile) +(u)n / Bodun; millet, ulus, halk, kamu demektir.


Tarkat: Tarkan (yüksek bir unvan) +t [n düşer.]


Buyruk: buy-(u)r-(u)k / Buyruk emir demektir.


EDGÜTİ: ed+gü+ti

Ed: mal mülk demektir.
+gü: addan ad yapan ektir.
+ti: adlarak gelerek belirteç(zarf) yapar. Bu ek işlev olarak bugünkü –ca ekine benzer. Örneğin: Güzelce yemeğini ye.

Edgü: “iyi, güzel” anlamına gelen bir sözcüktür.
Edgü sözcüğünün Göktürkçe’den günümüze gelişi: edgü > eygü > eyü > eyi > iyi

Edgüti sözcüğü “iyice, adamakıllı” anlamlarına gelen bir belirteçtir(zarftır).




TIÑLA: tıñ+la-

Tıñ sözcüğü “ses, seda, nağme” anlamındadır.
+la- : Addan eylem yapan bir ektir.
“Tıñla-“, bugünkü “diñle-“ sözcüğünün eski biçimidir. Gördüğümüz gibi tek değişim, sözcük başında titreşimlileşmedir / sedalılaşmadır.

Bu kökten türeyen sözcüklerimiz:
Dinleme,
Dinlence,
Dinlemeç,
Dinleti(konser) ,
Dinleyici,

KATIGDI: kat-(ı)g-dı

Kat- : eklemek, katmak, ilave etmek, karıştırmak

-ıg : eylemden ad yapan bir ektir.

Kat-ıg : Bu sözcükteki –g sesi zamanla düşecek ve bugünkü “katı” sözcüğü oluşacak. Katı, sağlam, sert, pek anlamlarındandır.

+di: adlarak gelerek belirteç(zarf) yapar(edgüti sözcüğünde olduğu gibi). Bu ek işlev olarak bugünkü –ca ekine benzer.
Örneğin: Güzelce yemeğini ye.

Katıgdı “sağlamca, sıkıca, dikkatlice, adamakıllı” anlamına gelir.

Bugün bu kökten türeyen birçok sözcük kullanırız:
katı,
katık,
katılaç (yufka ekmeği),
katılım,
katılımcı,
katırak (daha güçlü, daha sağlam anlamında / Tarama Sözlüğü 1969),
katışık,

TOGSIKKA: tog-sık+ka

Tog- : Sözcük başındaki t, bugün d olmuştur. Demeli, buradaki eylem doğ- “doğmak” eylemidir.

-sık : Bu ek, eylemsidir. Dolayısıyla eylemden ad yapar. Ayrıca kip ekidir. Bunun kullanımına ileride denk geleceğiz.

+ka: Yönelme durum ekidir. Bu ek bugün –a/-e biçimindedir.

Togsıkka, "doğusuna" anlamı taşır.

Bu kökten türeyen bazı sözcüklerimiz:
doğru,
doğrultu,
doğum,
doğaçlama,
doğrusal,
doğa,
doğal

ANDA: A+n+da

“O” kişi adılı, Eski Türkçede “a” idi.

+n : adıl(zamir) n’sidir. Yardımcı ses veya bağlantı ünsüzü de diyebiliriz. Bu ek bugün de vardır.

+da: bulunma durum ekidir. Hiç değişmeden günümüze gelmiştir.

Anda sözcüğü kullanıldığı yere göre farklı yer tamlayıcısı olabilir. Bu tümcede "orada" anlamındadır.

İLGERÜ: İl+gerü

İl sözcüğü bugün de kullanılır. Birçok Türk dilinde, il “devlet” demektir. Türk elleri(illeri) sözünü çok kullanırız. Doğuya il denmesinin nedeni şu olabilir: Türk illeri Doğu-Batı olarak yönetilirdi. Buna İkili Ok (teşkilat) denirdi. Devletin ortayı ve gerçek hakanı Doğu’da olurdu. İşte bu yüzden doğu kavramını “il” sözcüğü karşılıyor olabilir(Benim yorumumdur, gerçekliği tartışılır./ M.K.)

+gerü : Bu eke ilk kez denk gelmiş olduk. +gerü/+garu eki Eski Türkçede “yön eki”dir. Bu ek, bugün +arı/+eri biçimini almıştır. İç+eri, dış+arı örneklerinde olduğu gibi...

İÇREKİ: İç+re+ki

İç: dış karşıtı.

+re : yön ekidir. Türkiye Türkçesinde birkaç örneği vardır. Benim usuma şimdilik “taş(<dış)+ra” sözcüğü geliyor.

+ki: önad(sıfat) yapan ki’dir. Bugün de kullanırız. Örneğin: “Akşamki karşılaşma kaç kaç bitti?”
Nitekim, Orhun Yazıtlarında “içreki budun” diye, sıfat tamlaması olarak geçer.

İçreki; "içindeki, içerideki" anlamlarına gelir.

Bu kökten türeyen sözcüklerimiz:
içermek,
içerik,
içit,


Daha çok birleşik adlarda kullanılır: içgüdü, içada, içavlu, içbükey…

Göktürk yazıtlarında birinci teklik kişi adılı MEN (>ben) ve BEN biçimindedir. Bugün Azerbaycan Türkçesinde men olarak yaşar. men sözcüğüne yönelme eki olan –gA geldiğinde e sesi ünlü değişimine uğrayarak a olur.

Men+ga > man+ga

Dün Kül Tigin yazıtından aşağıdaki bölümü işlemiştik.

Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamana oturdum. Sözümü tümüyle/tüketerek işit.

Bugün de aşağıdaki tümceleri işledik. Şimdi biraz anlamı üzerinde duralım.

Özgün biçimi: Ulayu iniygünüm, oġlanım biriki oġuşum budunum biriye şadpıt yırıya tarķat buyruk begler Otuz Tatar […] Tokuz Oġuz begleri budunı bu sabımın edgüti eşid katıġdı tıñla: İlgerü kün toġsıkka birigerü kün ortusıngaru kurıgaru kün batsıkkıña yırıgaru tün ortusıngaru anda içreki budun kop manga körür.

Türkiye Türkçesiyle: Özellikle küçük kardeş, yeğenim, çocuklarım, bütün soyum, ulusum, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz Tatar[…] Dokuz Oğuz beyleri, ulusu! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar onun için içindeki millet hep bana tabidir.


Öncelikle buradaki konuşma biçiminden bir seslenme durumu olduğunu görüyoruz. Düş kuralım; Hakan'ın büyük çadırının önünde bütün Türk beyleri ve toplumun ileri gelenleri toplanmış. Hakan da onlara söylev veriyor. İşte böyle bir ortamda Hakan'ımız tüm büyüklüğüyle kamuya sesleniyor. Burada dikkat çeken bir nokta var ki bu bize Göktürk Kağanlığı'nın topraklarına ilişkin bilgi verir. "Doğuda gün doğusuna, demeli güneşin doğruğu yere; batıda gün batısına demeli güneşin battığı yere; güneyde ve kuzeyde de gündüzün ve gecenin ortasına değin bütün topraklar ve bu topraklardaki insanlar bana bağlı idi." der Hakan'ımız.

Metnimiz daha tam olarak öğüt bölümlerine geçmedi. Hakan, önce kendinden söz etti, şimdi de topraklarından. Sonra da öğütlerini verecek ve Türk ulusunun başına gelen kötülükleri anlatacak.



Evet, arkadaşlar... Bugün de Göktürk Yazıtlarında geçen sözcükleri çözümlemeyi sürdüreceğiz. Paylaşarak bu güzel bilgileri daha çok kişiye ulaştıralım. Yanlışlarımızı söyleyin, düzeltelim. Eksiklerimizi söyleyin, ekleyelim. Bugün aşağıdaki bölümü çözümlemeye çalışacağız. Değerli yorumlarınızı bekliyoruz.

Özgün biçimi: Bunça budun kop itdim. Ol amtı anyıg yoķ. Türk ķaġan Ötüken yış olursar ilte buñ yok. İlgerü Şantung yazıķa tegi süledim, taluyka kiçig tegmedim. Birigerü Toķuz Ersinke tegi süledim, Tüpütke kiçig tegmedim. Ķurıġaru Yinçü ögüz keçe Temir Ķapıġķa tegi süledim.

Türkiye Türkçesiyle: Bunca halkı hep düzene soktum. O şimdi kötü (durumda) değildir. Türk Kağanı, Ötüken ormanında oturursa ülkede sıkıntı olmaz. Doğuda Şantun Ovası’na kadar asker sevk ettim. Denize (ulaşmama) pek az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar asker sevk ettim, Tibet’e (ulaşmama) az kaldı. Batıda İnci (bugünkü Seyhun Irmağı) Irmağı’nı geçerek Demir Kapı’ya kadar asker sevk ettim.


BUNÇA: Bu+n+ça

Bu : işaret adılıdır.

+n : zamir n’sidir.

+ça : Eşitlik ekidir. “Denklik, gibilik, benzerlik” gibi anlamlarda kullanılır. Bugün de kullandığımız bu ek Türkiye Türkçesinde yapım eki işlevindedir.

Bunça : “Bunca, bu kadar, böyle” gibi anlamlara gelir.
  

İTDİM : it – di –m

İt- : Bu eylem “düzenlemek, toplamak, tanzim etmek, düzene sokmak, tertip etmek, teşkilatlandırmak” gibi anlamlara gelir. Şimdi size söyleyeceğim sözcük de bu kökten türemiştir:

ÜTÜ : İt-i / Bu sözcük ilk kez Divanü Lügat’it Türk’te “ütük” olarak geçer. -k sesi zamanla yiter ve ortaya “ütü” sözcüğü çıkar. Buradan, Türklerin bin yıl önce de ütüyü kullandıklarınız ve giysilerini ütülediklerini çıkarmamız güç olmaz. Dahası Kaşgarlı, bunu ayrıca belirtiyor zaten.

-dI : Bu ek bilinen geçmiş zaman ekidir. Bugün de –dI olarak kullanırız.

-m : Bu ek 1. Teklik kişi ekidir. Bugün de –m olarak kullanırız.

İtdim: “Düzenledim, düzene soktum, teşkilatlanırdırdım” gibi anlamlara gelir.


[YÖNETİCİ YORUMU: İt- eyleminin kökünün "ı-" ya da "i-" olma olasılığı da vardır. Türkçede ı- "göndermek; i- "takip etmek, izlemek" demektir. Bana göre, i- eylemi anlam olarak it- eyleminin kökü olmaya daha uygundur. UYARI! Bu yorum, bilimsel olmayıp benim görüşümdür. /M.K.]

AMTI : Kök biçimindedir.

Amtı sözcüğünün günümüze gelişi şöyledir:

amtı > emti > emdi > imdi

(İmdi, şu sözcüğü ile birleşerek “şu+imdi”> “şimdi” olmuştur.)

OLURSAR: olur-sar [Kül Tigin, Güney- 3. Dize]

Olur- daha önce de geçmişti. Anlamı, “oturmak”tı.

-sar : bu ek, bugün şart kipi dediğimiz “–sa” ekidir. Göktürkçede şart kipi henüz oluşmamıştır. Bu yüzden dolayı da kişiye göre (yapsam, yapsan, yapsa, yapsak, yasanız, yapsalar) çekimlenme yoktur. –sar ekine ulaç(zarf fiil) diyebiliriz.

Olursar: “oturursan” anlamına gelir. 

İLTE : İl+te [Kül Tigin, Güney- 3. Dize]

İl sözcüğünü daha önce söylemiştik, “devlet” anlamına gelir.
+te ekini de daha önce gördük, “bulunma durum eki(-DA) ”dir.

İlte: "İlde, devlette" anlamındadır.

BUÑ : Buñ sözcüğü kök biçimindedir.

“Sıkıntı, üzgünlük, keder, ıztırap” gibi anlamlara gelir. Bu sözcük bugün de yaşamaktadır.

Bu kökten türeyen sözcüklerimiz:
Bunamak,
Bunak,
Bunalmak,
Bunaltı,
Bunalım,

Ayrıca Ankara’nın Güdül ilçesinde ve köylerinde “bus bus bunaltmak” deyimi vardır. Deyimin anlamı “kızdırmak, canından bıktırmak”tır.
 



YAZIKA : yay-ı+ka [Kül Tigin, Güney- 3. Dize]

Yazı: Bu sözcüğün kökü “yay-“dır. ”Yaymak” sözcüğünü bugün de “açmak, genişletmek” anlamında kullanıyoruz zaten.

-ı : Ulaçtır. Kalıplaşmış ad yapar.

+ka : Yönelme durum ekidir.

Yazı sözcüğü bugün de kullanılmaktadır. Güncel Türkçe Sözlük’te “düz yer, ova, kır” olarak tanımlanmıştır. Türkiye’de hangi yörelerde kullanıldığını Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’nden buraya aktarayım dedim ama caydım. Çünkü Yüzlerce yörede kullanılıyor.

Yayla (yaylak) gibi sözcükler bu kökten türemiştir. Deriz ya, “Yörükler yazın yaylakta, kışın kışlakta.”

Buna ek olarak birçok birleşik sözcük kurmuştur: Yaylagül (bir kız adı), Yaylabelen, Yaylabaşı, Yaylabeyi, yaylaçiçeği, Yayladere, Yayladibi, Yayladüzü…




TEGİ : teg-i

Teg(gibi) ilgecini ilk dizede işlemiştik: Teñri teg teñride bolmış…

-i : Ulaçtır. Teg ilgecine gelerek kalıplaşır ve yeni bir ilgeç oluşturur.

Tegi, “kadar” anlamında bir ilgeçtir. 






SÜLEDİM : Sü+le-di-m

Sü: “Asker, çeri, er” demektir.

+le- : Addan eylem yapan ek
-di : Bilinen geçmiş zaman eki
-m : 1. Teklik kişi eki.

Sü sözcüğü Yazıt’larda çok kez geçer. Yazıtlardan, hem “asker” anlamı hem de “ordu” anlamı çıkarılabilir.

Südeş sözcüğü (Dankoff, 1985) silah arkadaşı anlamındadır. (Sü+deş)
Selçuklu ve Osmanlı’da “Subaşı”lar vardır. (Sü+başı)
Subay: sü+bay
Sü işi: askerî hizmet
Sü yeri: muharebe meydanı
Atlıg sü: atlı birlik
Süvarî : Nişanyan, bu sözcüğün “suvar (ata binen)” sözcüğünden geldiğini söylüyor. Benim anlamadığım, Suvar zaten kişiyi belirtiyorken neden üstüne nispet î’sini alsın? Atlı askere doğrudan suvar demelidir o zaman. Ben o yüzden bu sözcüğün sü+vari olarak ayırıyorum. Buradaki –vari, Farsça bir ektir ve “gibi, benzer” anlamı taşır. Süvari de “ordu gibi asker” anlamı taşıyabilir.
Bugün kullandığımız "Su uyur, düşman uyumaz." atasözündeki su sözcüğü de asker anlamında olabilir. Güçlü bir olasılık...

Süledim, “asker sevk ettim, ordu gönderdim” gibi anlamlar taşır.

[Sü sözcüğüyle ilgili ayrıntılı bilgi için: Yrd. Doç. Dr. Süer Eker, Sü ve Su ile Yapılan Tarihi Askerî Terimler Üzerine Disiplinlernarası Bir İnceleme, Türkbilig Dergisi, 2006/12]


Kül Tigin Yazıtı'nın güney yüzündeki sözcükleri çözümlemeyi sürdürüyoruz. Bugün aşağıdaki tümceyi inceledik.

taluy: deniz (dalmak eylem kökünden türemiş olabilir.)
küçük: küçü(yansıma)-k
büyük: bedü-k > beyü-k > büyük
keçe: geç eyleminden türemiştir. -e ulaçtır. Geçerek anlamındadır.

Özgün biçimi: Bunça budun kop itdim. Ol amtı anyıg yoķ. Türk ķaġan Ötüken yış olursar ilte buñ yok. İlgerü Şantung yazıķa tegi süledim, taluyka kiçig tegmedim. Birigerü Toķuz Ersinke tegi süledim, Tüpütke kiçig tegmedim. Ķurıġaru Yinçü ögüz keçe Temir Ķapıġķa tegi süledim. Yırıġaru Yir Bayurķu yiringe tegi süledim.

Türkiye Türkçesiyle: Bunca halkı hep düzene soktum. O şimdi kötü (durumda) değildir. Türk Kağanı, Ötüken ormanında oturursa ülkede sıkıntı olmaz. Doğuda Şantun Ovası’na kadar asker sevk ettim. Denize (ulaşmama) pek az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar asker sevk ettim, Tibet’e (ulaşmama) az kaldı. Batıda İnci (bugünkü Seyhun Irmağı) Irmağı’nı geçerek Demir Kapı’ya kadar asker sevk ettim. Kuzeyde Bayurku yerine kadar asker sevk ettim.

Yorum: Türklerin Çinlilerle verdiği savaşımın ulusa etkilerini görmeye başlıyoruz. Daha önce ulus, Hakan'ın sözünü dinlemeyip Ötüken ormanından ayrıldıkları için Çin'e tutsak oldu. İşte Hakan'ımız, "Ötüken ormanında oturursanuz sıkıntı yaşamazsınız." diyerek bunun önemini belirtiyor. Doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde nerelere ulaştığını anlatarak topraklarının sınırlarını vurguluyor. Bundan sonra Çin'in oyunlarını anlatarak öğütler verecek.

Şimdi de şu tümceyi çözümleyelim:

"Bunça yirke tegi yorıttım."
"Bunca (bu kadar) yere kadar yürüttüm."

BUNÇA: Bu+n+ça
Bu: İşaret adılı
+n: zamir n'si
+ça: Eşitlik eki.

YİRKE: Yir+ke
Yir: Yer demektir.
+ka: yönelme durum eki

TEGİ: Teg-i
teg: değmek, dokunmak
-i: zarf fiil
Tegi: kadar

YORITTIM : yorı-t-tı-m
Yorı- : Bu eylem bugün “yürü-“ biçmindedir.
-t- : Ettirgen çatı eki.
-tı : Bilinen geçmiş zaman.
-m : Birinci teklik kişi eki

Bu sözcükten türeyen birçok sözcüğümüz vardır:
Yürütme,
Yürüyüş,
Yürüğen (hızlı yürüyen / Tarama Sözlüğü 1972)
Yürük (Yörük)
Yürükmek (Güçlükle Yürümek / İncekum *Silifke –İçel)
Yürüteç (Yeni yürümeye başlayan çocukların çabuk yürümelerini sağlayan araç, örümcek, yürüten.)
Yürürlük…

Kül Tigin Yazıtı’nın güney yüzünü çözümlemeyi sürdürelim.

Özgün biçimi: "Ötüken yışda yig idi yoķ ermiş."

Türkiye Türkçesiyle: “Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş.” [Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Aysun Ata, Talat Tekin]

Ötüken ormanında (yabancı) hükümdar yokmuş. [Hüseyin Namık Orkun]

ÖTÜKEN YIŞDA (Ötüken ormanında anlamında ad takımıdır.)

ÖTÜKEN, özel addır.

YIŞDA: Yış, orman demektir. +da eki, çıkma görevinde(+dan) kullanılmıştır.

YİG: Bu sözcüğü bugün YEĞ olarak kullanıyoruz. Bu sözcük “Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir.” atasözümüzde yaşamaktadır. ”Yeğ tutmak, yeğlemek(tercih etmek)” sözcükler/sözcük öbekleri de vardır.

İDİ: Hiç, asla, tamamıyla [Talat Tekin]

Yok ermiş: yō- k
Yō- : yok olmak
-k: eylemden ad yapan ek.

ERMİŞ: er-miş
Buradaki er- eylemi ekfiildir. Ekfiilin günümüze geliş şöyledir: er- > ér- > ir- > i-
Bugün, “i-“ biçimindedir. Örneğin:
Geliyor i-di-m. Yapacak i-miş. Okuyacak i-se-niz.

Kül Tigin Yazıtı, güney yüzü 4. dizeden inceleyeceğimiz tümce:

“İl tutsıķ yir Ötüken yış ermiş.”
“İl tutulası yer, Ötüken ormanı imiş."

İL: Devlet, toprak

TUTSIK: tut-sık
Tut-: Eylem kökü
-sIk: Eylemsi/Gelecek zaman kip eki (Burada eylemsi olarak kullanılmıştır.)
Bugün bu kökten türeyen çok sözcüğümüz/söz öbeğimiz vardır:
tutmak,
tutum,
tutulma,
tutar,
tutuklu,
tutkal,
atıp tutmak,
alkış tutmak,
baş üstünde tutmak,
inadı tutmak,


YİR: Yir, yer demektir. Ad köküdür.
Bu kökten türeyen sözcüklerimiz/söz öbeklerimiz:
Yerli,
Yersiz,
Yer altı,
Yerleşim,
Yerel,
Yerçekimi,
Yerdeş (ildeş, hemşehrî),
Ağır taş yerinden oynamaz. (Atasözü)
Ah yerde kalmaz. (Atasözü)


Ötüken: Özel addır.

Yış: Orman demektir.

ERMİŞ: er-miş
Buradaki er- eylemi ekfiildir.
Ekfiilin günümüze geliş şöyledir: er- > ér- > ir- > i-
Bugün, “i-“ biçimindedir.
Örneğin: Geliyor i-di-m. Yapacak i-miş. Okuyacak i-se-niz.


SÖZ ÖBEKLERİ

İl tutmak: Bu; bana göre anlamca kaynaşmış birleşik eylemdir, demeli deyimdir.
İl tutsık: Ortaç öbeğidir.
İl tutsık yer: Önad takımıdır(sıfat tamlamasıdır).
Ötüken yış: Belirtisiz ad takımıdır.
Yış sözcüğünde iyelik eki olmamasına karşın Ötüken ormanI diye okuruz. Bu konuda Prof. Dr. Aysun Ata şunu söyler: “Bu dönemde, özel adlarla kurulan tamlamalarda genellikle iyelik eki kullanılmaz. Türük bodun "Türk halkı", Türük begler "Türk beyleri", Tabgaç kaganta "Çin kağanından", Yinçü ögüz "İnci ırmağı" gibi. Tokuz Oguz Begleri BodunU ifadesinde olduğu gibi iyelik ekinin kullanımı ise nadirdir.”

Kül Tigin Yazıtı, güney yüzü 4. dizeden:

“Bu yirde olurup Tabgaç budun birle tüzültüm.”
“Bu yerde oturup Çin ulusu ile anlaştım.”

BU: İşaret adılıdır.

YER: Yer+de
Yer:Ad köküdür.
+de: Bulunma/Çıkma durum ekidir. (Burada bulunma görevinde kullanılmıştır.)

OLURUP: Olur-(u)p
Olur- : Oturmak demektir.
-(u)p: Ulaçtır. Bugün de kullanılırız. Örneğin: Bu görüntüye bakıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

TABGAÇ: Çin demektir, özel addır.
Budun: bod+(u)n (bod=boy)

BİRLE: Bir+ile> birle> bile/ ile
İLE: il-e
İl- : bağlamak, birleştirmek
-e: ulaç
Ulaç, eylemle kalıplaşarak ilgeç oluşturmuştur.

TÜZÜLTÜM: Bu sözcüğün kökenlemesinde iki değişik görüş var:

1. Tüz-(düzmek, düzenlemek, düzeltmek) eyleminden türemiştir.
2. Tüz (düz, düzgün) adından türemiştir. [Prof. Dr. Aysun Ata]

Birinci görüşe göre kökenleme: tüz-(ü)l-tü-m
Tüz- : Eylem kökü.
-(ü)l- : edilgenlik/dönüşlülük eki = eylemden eylem yapan ek.
-tü :bilinen geçmiş zaman eki.
-m : Birinci teklik kişi eki.

İkinci görüşe kökenleme: tüz+ü-l-tü-m
Tüz: Ad kökü.
+ü- : Addan eylem yapan ek. (Tüzü-: düzgün durumu getirmek)
-l- : edilgenlik/dönüşlülük eki = eylemden eylem yapan ek.
-tü :bilinen geçmiş zaman eki.
-m : Birinci teklik kişi eki.

Kül Tigin Yazıtı, güney yüzü 5. dizeden:

“Altun kümüş işgiti ķutay buñsuz ança birür.”
“(Çin ulusu) Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız, öylece veriyor."
ALTUN: Altın

KÜMÜŞ: Gümüş

İŞGİTİ: İpek

KUTAY: İpekli (kumaş)

BUÑSUZ: Buñ+suz (sıkıntısız)
Buñ: sıkıntı
+suz: addan ad yapan ek.

ANÇA: A+n+ça (öyle, öylece anlamına gelir.)
A: Bugünkü “o” işaret adılıdır.
+n : zamir n’sidir.
+ça : Eşitlik ekidir. “Denklik, gibilik, benzerlik” gibi anlamlarda kullanılır. Bugün de kullandığımız bu ek, Türkiye Türkçesinde yapım eki işlevindedir.

BİRÜR: bir-ür
Bir- : “Vermek” anlamındadır. Eski Türkçede, sözcük başındaki /b/ sesleri Türkiye Türkçesinde /v/ olur: bir- > vir- > ver- (vermek); bar- > var- (varmak, gitmek)

Bu kökten türeyen sözcüklerimiz:
vergi,
verim,
veri(bilgi, data),
verici

-(ü)r eki ise geniş zaman ekidir. Bu ek günümüze değin gelmiştir ve bugün de kullanıyoruz. 

Göktürk Yazıtlarını çözümlemeyi sürdürüyoruz. Kül Tigin yazıtı güney yüzü 5. dizeden;

“Tabgaç bodun sabı süçig agısı yımşak ermiş.”
“Çin ulusunun sözü (süt gibi) tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış.”

TABGAÇ: Çin demektir.

BODUN: Bod+(u)n
Bod: Bugünkü boy (-d>-y değişimi) sözcüğüdür.
+(u)n: Çokluk ekidir. Eski Türkçedeki /+An/ ekinin Moğolcadaki karşılığı /+n/ olma olasılığı yüksektir.

SABI: Sab+ı
Sab: “Söz” demektir. (sab>saw>sav) Bugün sav olarak yaşar ve “atasözü” anlamında kullanılmaktadır.
+ı : Üçüncü teklik kişi iyelik eki
Sabı, “sözü” demektir.

Tabgaç bodun sabı = Çin ulusunun sözü

Tümcenin devamını birazdan yayınlacağız.



Az önce paylaştığımız tümcenin devamını çözümlüyoruz, yorum yaparak ve paylaşarak katkıda bulunu lütfen:

“Tabgaç bodun sabı süçig agısı yımşak ermiş.”
“Çin ulusunun sözü (süt gibi) tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış.”


SÜÇİG: Süt+sIg (2 değişik kökenleme vardır.)

1) Süt: İçecek.
+sıg: Addan ad/önad yapan ek. Sözcük kökünün son sesi /t/ ile ek başı /s/ seslerinin kaynaşmasından dolayı hece başı ünsüzü /ç/’dir. [Prof. Dr. Aysu Ata]
Bu ek, benzerlik önadları türetir.
Süçig sözcüğü “süt gibi tatlı” anlamına gelir.

2) Süçi-g
Süçi- : tatlanmak anlamında bir eylem.
-g : Eylemden ad yapan ek. [Prof. Dr. Talat Tekin]


AGISI: Agı+sı
Agı: İpek kumaş.
+sı: Üçüncü teklik kişi iyelik eki (ünlüyle biten sözcüklere +sı olarak gelir.)
Agısı: “İpek kumaşı” demektir.

YIMŞAK: yım+ (ı)ş+ a- k (Değişik kökenlemeler yapılabilir. Kesinlikle şudur demiyoruz. Bilen arkadaşlar yol gösterebilir bize.)
1) Yım: “etli, toplu”
+şa- : Addan eylem yapan ek.
-k : Eylemden ad yapan ek. (Prof. Tuncer Gülensoy)

2) Yım+ u- ş- a –k
Yım: “etli, toplu”
+u: Addan eylem yapan ek.
-ş+ : Eylemden ad yapan ek.
-a: Addan eylem yapan ek.
-k: Eylemden ad yapan ek.
3) Sözcüğün kökünün “yu-“ (yıkamak, temizlemek) olabileceği yönünde görüşler de vardır.

ERMİŞ: er-miş
Buradaki er- eylemi ekeylemdir. Ekfiilin günümüze geliş şöyledir: er- > ér- > ir- > i-
Bugün, “i-“ biçimindedir. Örneğin:
Geliyor i-di-m. Yapacak i-miş. Okuyacak i-se-niz.




       
    “Tabgaç bodun sabı süçig agısı yımşak ermiş.”
“Çin ulusunun sözü (süt gibi) tatlı, ipek kumaşı yumuşakmış.”

Bildiğiniz gibi Göktürk Yazıtlarını çözümlüyoruz. Yukarıda tümcede, bugün hep kullandığımız "Çin entikaları(oyunları)" sözünü görebiliriz. O dönem için ipek ve altın en değerli nesnelerdi. Bu yüzden Çinliler, bu nesnelerle Türk ulusunu kandırmaya çalışıyordu. Yazıtlarda biraz daha ilerleyince bunu daha açık göreceğiz.

Bir diğer önemli durum da "süt gibi tatlı söz " öbeğinin kullanılmış olmasıdır. Bugün bunun gibi benzetmeleri çok yaparız:" tilki gibi kurnak adam" vb.
İşte bu benzetmelerin en az bin üç yüz yıllık olduğunu görebiliyoruz. Bu da gösterir ki, Türklerin dili çok köklüdür. Çünkü dilde böyle kalıp sözlerin oluşması yüzyıllar sürer. 

“Süçig sabın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş.”
Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış.”

UYARI: Daha önce kökenlemesini yaptığımız sözcükleri yeniden çözümlemiyoruz. Yalnızca anlamlarını veriyoruz. O sözcüklerin çözümlemelerine daha önceki görsellerden ulaşabilirsiniz.

SÜÇİG: Tatlı

SABIN: Sab+(ı)n (“sözüyle” anlamına gelir)

Sab: “Söz” demektir. (sab>saw>sav) Bugün sav olarak yaşar ve “atasözü” anlamında kullanılmaktadır.
+(ı)n : Bu eke Yazıtlarda ilk kez denk gelmiş olduk. Bu ek, araç (vasıta) durum ekidir. Eski Türkçede değişik sözcüklere eklenmiş olsa da kalıplaşarak belirteç yaptığı birkaç örnek(yazın, kışın, güzün vb.) dışında Türkiye Türkçesinde kullanımı azdır: ilkin, yayan (yaya olarak), arabaynan/arabaylan gibi.

YIMŞAK: Yumuşak

AGIN: Agı+n (“İpek kumaşıyla” anlamına gelir)
Agı: İpek kumaş
+n: Yukarıda anlattığımız araç durum ekidir.

ARIP: ar-(ı)p (aldatıp, kandırıp)
Ar- : “Aldatmak, kandırmak” anlamında bir sözcüktür.
-(ı)p: Ulaçtır. Bugün de kullanılırız. Örneğin: Bu görüntüye bakıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

“Süçig sabın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş.”
Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış.”

IRAK: ıra-k (uzak)
Ira- : “Uzaklaşmak” anlamında bir eylemdir.
-k : Eylemden ad yapan ek.
Irak sözcüğünü bugün de kullanıyoruz. Bu sözcük bugüne değin olduğu gibi gelmiştir.

Bodun: “Ulus, millet” demektir.

ANÇA: “Öyle, öylece” anlamına gelir.

YAGUTIR ERMİŞ: Ya-g+u-t-ır er-miş (“Yaklaştırırmış” olarak çevrilir.)
Ya- : “Yaklaşmak, yakın olmak” anlamındadır, eylem köküdür.
-g: Eylemden ad yapar.
+u- : Addan eylem yapar.
-t- : Eylemden eylem yapar.
-ır : Geniş zaman ekidir.
Er- : Ek eylemdir.
-miş: Duyulan geçmiş zaman ekidir.

Bu kökten türeyen birçok sözcüğümüz var ancak ben bir tanesini vereceğim: YAVUKLU.
Yaguk sözcüğündeki g sesi v’ye dönüşmüştür ve ortaya yavuk+lu sözcüğü çıkmıştır. Anlam olarak baktığımızda kişi kendine yakın hissettiğine “yavuklum” der. Yavuk sözcüğünün yakın sözcüğüyle ilişkili olduğunu buradan da çıkarabiliriz.
 



Şimdiki çözümlememiz biraz uzun gibi görünse de kolaydır. Lütfen, özenle okuyalım ve paylaşarak daha çok arkadaşımızı bilgilendirelim.

“Yaguru kondukda kisre anyıg bilig anda öyür ermiş.”
“Yaklaştırıp konduktan sonra kötü bilgiyi o zaman düşünürmüş.”

YAGURU: Ya-g+u-r-u (“Yaklaştırıp” olarak çevrilir.)
Ya- : “Yaklaşmak, yakın olmak” anlamındadır, eylem köküdür.
-g: Eylemden ad yapar.
+u- : Addan eylem yapar.
-r- : Eylemden eylem yapar.
-u : Ulaçtır.

KONDUKDA: Ko-n-duk+da (Konduğunda anlamına gelir.)
Ko- : koymak
-n- : Eylemden eylem yapan ek (dönüşlülük görevinde)
-dUk: Ortaç(sıfat fiil)= Bugün de kullanıyoruz. Örnek: “Yazdık-ım kitap (yazdığım kitap)”
+da: Bulunma durum eki/Çıkma durum eki
-dukda: Burada, ortaç ile durum eki kalıplaşarak yeni bir ulaç olmuştur. Bugün de kullanırız: “Ben geldiğimde oyun bitmişti.”

KİSRE : Anlamı “sonra”dır. +rA ekinin işlevi zarf yapmaktır nitekim yapmış da. Ancak “kis” sözcüğü açıklanmaya gereksinim duyuyor.
ANYIG: Kötü demektir.

BİLİG: bil-(i)g (Bilgi anlamına gelir.)
Bil- : Eylem kökü.
-(i)g : Eylemden ad yapan ek.

ANDA: “O zaman” anlamındadır.

ÖYÜR ERMİŞ: Ö-(y)ür er-miş
Ö- : Düşünmek, eylem kökü.
-(ü)r : Geniş zaman eki/şimdiki zaman eki
Er- : ek eylemdir.
-miş: Duyulan geçmiş zaman ekidir.


Göktürk Yazıtlarından şimdi de aşağıdaki tümceyi çözümleyeceğiz, uzun görünse de kolaydır. Özenle okuyalım, yanlışımız varsa uyarın. Düzeltelim.

[Görsel: Moğolistan'daki Bilge Kağan Yolu]

“Edgü bilge kişig edgü alp kişig yorıtmaz ermiş.”
“İyi bilge kişi, iyi yiğit kişiyi yürütmezmiş.”

EDGÜ: ed+gü
Ed: “Mal mülk” demektir.
+gü: addan ad yapan ektir.
Edgü: “iyi, güzel” anlamına gelen bir sözcüktür.
Edgü sözcüğünün Göktürkçe’den günümüze gelişi: edgü > eygü > eyü > eyi > iyi

BİLGE: Bil+ge (Bugün genelde filozof sözcüğünün yerine kullarınız.)
Bil: Eylem kökü.
+ge: Addan ad yapan ektir.

Bu sözcükten türeyen birçok sözcüğümüz vardır:
bilim,
bilgi,
bilgisayar,
bildiri,
...

KİŞİG: Kişi+g (Kişiyi demektir.)
Kişi: Ad kökü. Bugüne değin hiç değişmeden gelmiştir.
+g : Belirtme durum ekidir. Bu ek bugünlere gelememiştir.

ALP: “Yiğit” demektir. Bugün daha çok özel ad olarak kullanılmaktadır.

YORITMAZ ERMİŞ : yorı-t-maz er-miş
Yorı- : Bu eylem bugün “yürü-“ biçimindedir.
-t- : Ettirgen çatı eki.
-mAZ: Bu, geniş zamanın olumsuzudur. Bugün de kullanıyoruz. Örneğin: Benim ağabeyim öyle söyler söylemez.
Er- : ekeylemdir.
-miş: Duyulan geçmiş zaman ekidir.

Bu sözcükten türeyen birçok sözcüğümüz vardır:
Yürütme,
Yürüyüş,
Yürük (Yörük)
Yürüteç (Yeni yürümeye başlayan çocukların çabuk yürümelerini sağlayan araç, örümcek, yürüten.)
...

"Bir kişi yañılsar oguşı bodunı bişükinge tegi kıdmaz ermiş."
"Bir kişi yanılsa, soyu ulusu beşiğine kadar barındırmazmış."

BİR KİŞİ: Bugün de bu biçimde kullanıyoruz.

YAÑILSAR: Yan-(ı)l-sar (“Yanılsa, yanılırsa ”olarak çevrilir.)
Yan- : “Hata yapmak, yanılmak” demektir. (Prof. Dr. Aysu Ata)
-(ı)l- : Eylemden eylem yapan ek (Edilgenlik göreviyle)
-sar : bu ek bugün şart kipi dediğimiz “–sa” ekidir. Göktürkçede şart kipi henüz oluşmamıştır. Bu yüzden dolayı da kişiye göre (yapsam, yapsan, yapsa, yapsak, yasanız, yapsalar) çekimlenme yoktur. –sar ekine ulaç(zarf fiil) diyebiliriz.

Oğuşı: “Soyu” demektir.

BODUNI: “Ulusu” demektir.

BİSÜKİÑE: Bisük+i+ñe (Beşiğine olarak çevrilir.)
Bisük: Bugün “beşik” olarak yaşamaktadır.
+i : Üçüncü teklik kişi iyelik eki.
+ñe : Yönelme durum eki.

TEGİ: “Kadar” anlamına gelen bir ilgeçtir.

KIDMAZ ERMİŞ: Kıd-maz Er-miş (Barındırmazmış olarak çevrilir.)
Kıd- : “kıymak, öldürmek, kesmek”[Aysu Ata, Talat Tekin]; "barındırmak, himaye etmek"[Muharrem Ergin]; "ilerletmek" [Hüseyin Namık Orkun] olarak tanımlanmıştır. Bu sözcük bugün kıy- olarak yaşar(-d>-y değişimi).
-mAz: Bu, geniş zamanın olumsuzudur. Bugün de kullanıyoruz. Örneğin: Benim ağabeyim öyle sözler söylemez.
Er- : Ekeylemdir.
-miş: Duyulan geçmiş zaman ekidir(Burada, geniş zamanı rivayet etmiştir.).

Bu kökten türeyen bazı sözcüklerimiz:
Kıyma,
Kıyım,

 

Kül Tigin- Güney Yüzü- 6. dizeden:

"Süçig sabıña yımşak agısıña arturup üküş Türk budun öltüg. Türk bulun ölsikiñ"
"Tatlı sözüne, yumuşak ipekli kumaşına aldanıp, çok (çok) Türk ulusu öldün. Türk ulusu öleceksin."

SÜÇİG: Tatlı

SABIÑA: Sözüne

YIMŞAK: Yumuşak

AGISIÑA: İpekli Kumaşına

ARTURUP: Ar-tur-up

Art: Aldatmak.
-tUr- : Eylemden eylem yapan ek.
-(u)p : Ulaç.

ÜKÜŞ: “Çok” demektir.

TÜRK BUDUN: “Türk ulusu” demektir.

ÖLTÜG: Öl-tü-g
Öl- : Eylem köküdür, bugüne değişmeden gelmiştir.
-tü : Bilinen geçmiş zaman eki.
-g : İkinci teklik kişi iyelik eki. (ñ-g nöbetleşmesi)

ÖLSİKİÑ: Öl-sik-(i)ñ
Öl- : Eylem köküdür, bugüne değişmeden gelmiştir.
-sIk: Gelecek zaman eki.
(-i)n : İkinci teklik kişi eki.

   
  
  
  ÖNEMLİ UYARI: Bu çalışmalar, bana aittir. Kaynak gösterilmeden kullanmak kesinlikle yasaktır. MUHİTTİN KANBUR
Paylaş: Google Plus

Yazar: Unknown

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

29 yorum:

  1. öğretmenim tebrik edrim sizi (GİZEM BİBERCİ)

    YanıtlaSil
  2. Bende Erzincanliyim hocam.. Cok tesekkur ederim..

    YanıtlaSil
  3. Hoca gibi hoca Muhittin Hoca ��
    (2014/KARAKAYA)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öğrenci gibi öğrenci. 8-B'nin gururu. :)

      Sil
  4. neden devamı yok acaba :(((

    YanıtlaSil
  5. neden devamı yok acaba :(((

    YanıtlaSil
  6. neden devamı yok acaba :(((

    YanıtlaSil
  7. Çok çok teşekkür ederim. Bi nebze nefes alabildim çözümlerken. Nasıl çıkıcam bu işin içinden sıkıntısı bile adamı yormaya yetiyor.

    YanıtlaSil
  8. Hocam çok teşekkür ederim,şekil bilgisi dersim için fazlasıyla yardımcı oldunuz.Ayrıca mezun olduğumda bene de böyle bir kaynak site açmayı düşünmeye başladım,sayenizde :)

    YanıtlaSil
  9. Öltüg kelimesinde g sesi iyelik eki değildir. Sadece şahıstır ñ-g nöbetleşmesi şahıs ekinde var

    YanıtlaSil
  10. Yazıka ile bodun kelimelerinde de ayırma sıkıntılı gibi yazı+ka bod+(u)n kök yazı, diğerinde (u)n isimden isim yapma eki

    YanıtlaSil
  11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  12. tahliller yerinde bolmış.yalnız her kelime de tahlil yapılmamış ama buna da şükür

    YanıtlaSil
  13. Hocam merhaba devamı yok mu?

    YanıtlaSil
  14. Hocam öltüg kelimesindeki g yanlış tahlil sanki

    YanıtlaSil
  15. Çalışmanızı okudum, tebrik ederim. Çok güzel bir çalışma olmuş. Yalnız bir kelimede sorun var. Öltüg kelimesinde 2.teklik şahıs iyelik eki olarak belirttiğiniz 'g' iyelik değil, şahıs ekidir. Zira fiiller üzerine iyelik eki gelmez, saygılar.

    YanıtlaSil
  16. J. Sındamgacı11 Ocak 2021 09:49

    Olurmak fiilinin *ol- şeklinde bir fiilden türediği söylenebilir. -ur eki fiilden fiil yapan (ettirgenlik) ekidir ama dönüşlülük ifade ediyor da olabilir (mesela saldırmak fiilinde de ettirgenlik eki vardır ama anlamında ettirgenlikten ziyade dönüşlülük var gibidir). Oturmak da *ol- fiiline -tur ettirgenlik eki getirilerek türetilmiş, /l/ sesi düşmüştür. Olturmak şekli Divanü Lügati't-Türk'te kayıtlıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ettirgenlik eyleminden çok özellikle prta Asya ve Oğuz Türkçelerinde çok sık rastlanılan " t" sert sessizleşme eylemi söz konusudur. Saldırmak sözcüğünün eski biçimi "Salurmak" olur. Zamanla özellikle " l" harfindeki fiziksel zorlama ile önce l harfinden sonra "t" olarak belirdi sonra da Oğuzcada "d" harfine dönüştü. Salurmak-Salturmak-Saldırmak, Olurmak-Olturmak-Oturmak ( l düşmesi ile)

      Sil
    2. Devamı var mı acaba

      Sil
  17. ''gil'' ekinin günümüzdeki ''kıl'' yani ''kılmak'' kelimesi ile ilgili olma ihtimali var mı? Geçtiği yerdeki de ''Eşitgil'' yerine ''Eşit kıl'' gibi mesela? Hiçbir bilgim yok tamamen merak ettiğim için soruyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Bu gün sadece Azerbaycan Terekeme lehçeleri ile Türkmenistan Türkçesinde kalmış sözcük pekiştirme, anlamı güçlendirme ekidir. Ve söylediğiniz gibi "kılmak" sözcüğünün zamanla kaynaşması ile oluşmuştur. Kese-gör, Kesiver (Kes bir) Kese-dur örneklerinde olduğu gibi

      Sil
    2. Azerbaycan Terekeme ağızlarında (Azerbaycan Yörük/Türkmenleri) bu "en" ulama ekiyle birlikte söylenir. Kes-gilen ( Kesginen, kesginan türevleri de var)

      Sil
  18. Ütü-lemek anlamına yapılan açıklama yanlışdır. Sözcüğün kökeni "tüyleri, havları yakma" demektir. Azerbaycan Terekeme lehçelerinden bir örnek. "A bala toyuğu (tavuğu) yaxşı ütüleyin tükü zadı ağzımıza dolmasın."

    YanıtlaSil
  19. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  20. Emeklerinize sağlık, çok güzel bir çalışma olmuş.Sayenizde çalışmam kolaylaştı

    YanıtlaSil
  21. Devamı var mı
    T(e)m(i)r nasıl olucak

    YanıtlaSil